Sanal arkadaşım
Posted by izzet GUVENILIR | Posted in Can Yücel, hayat, internet, istanbul, yaşam | Posted on Perşembe, Aralık 23, 2010
Guvenilir
Blog'da konuk yazarların dışında yazılara rastlamak pek mümkün olmasa da farklı bir format kullanmamızın önünde engel görünmüyor. Günün sonunda okurların ilgisini çekecek ve onlara katkısı olacağını düşündüğümüz istisnalarla karşılaşmak sürpriz sayılmamalıdır. Usul ya da format dışı veya daha özgür diyebileceğimiz yaklaşımla internet üzerinde dolaşan ve sanal arkadaşlarımız tarafından ulaştırılan kimi kayıtları paylaşacağız;İlki geliyor...
Levent'te yeni yapılan Sapphire isimli istanbul'un en yüksek gökdeleninden alınan bir fotoğrafı paylaşalım diyoruz. Gerçekten çok hoş bir kare yakalanmış. 9 Aralık günü bulutları delen Tekfen kulesi, Kanyon, Metrocity ve sonra Tat kuleleri nihayet Çamlıca tepesi...
Sanki farklı bir dünyaya aitmiş gibi sıralanıyorlar bulutların üzerinde... Fotoğrafı Dilek hanımın blogunda görebilirsiniz.
Bir diğer paylaşım ise Can Yücel, rahmetli Can babadan, ancak ondan gelebilecek, yaşama dair bir yaklaşım...
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir...
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami' de uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
Altmışlı yaşlara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda el pençe divan...
Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade..... aman ne güzel günler başlıyor... derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur ! diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, 'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön, işi bırak, okumaya başla, harçlığın benden olsun...'
Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, 'evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna' diyorlar.
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Veeeeee....
En güzeli deeee......
Günün birinde müthiş keyifli bir geceyle hayatiniz bitiyor...
Bir sonraki paylaşımızda buluşmak üzere...
Comments (0)
Yorum Gönder