Dünya'nın sonunu Melancholia'mı getirecek?
Posted by Dilek ALTUN GENÇALP | Posted in beğendiğim filmler, Dilek Gençalp, movie, sinema | Posted on Cuma, Ocak 13, 2012
Ölü suratlı bir kadın ve patır patır yere dökülen ölü kuşlar görüntüsüyle başlıyor film. Devam eden görüntüler tablolar ve birer tabloymuş hissi uyandıran çekimler. Öylesine bakıyorsanız, fark edemeyeceğiniz kadar ağır çekim hareketler var bu tabloymuş hissi uyandıran görüntülerde. Düzgünce kesilmiş yemyeşil çimenlerin ve güneş saatinin olduğu bir bahçeye, durağan ve ağır çekim hareketli bu tablolara ve uzaydan değişik açılardan çekilmiş Dünya görüntülerine Wagner'den 'Tristan und Isolde' eşlik ediyor. Filmin başından sonuna kadar tüm müzikleri, tabiri caiz ise cuk oturmuş: içimi iki kat daha fazla ezdi, ne yalan söyleyeyim.
Filmin ilk bölümünde Justine'e bakıyoruz.
Daracık, dönemeçli köy yolunda ilerlemeye çalışan limo'nun içindeki gelin olarak 'normal' gözüküyor. Bu arada, 'Normal ne?', 'Kime göre normal?' gibi sorular da gelebilir, o ayrı konu. Film ilerledikçe Justine'e depresyon teşhisini koyuyorsunuz. İkinci beyin ameliyatımdan sanırım 15-18 ay sonraydı, depresyonda olduğumu düşündüğüm bir dönem vardı. Tıpkı benim o günlerdeki halim gibi, o da çevresindekileri düşünmeden ne yapacaksa yapıyor, ne söyleyecekse söylüyor. İşin ilginç tarafı, Justine'i seyrederken ona kızıp, kendimi 'İnsan biraz yakınlarını düşünür de gayret eder' diye düşünürken bulmam. Fakat, bu kadar karanlık bir filmden sonra analiz manaliz yapamayacağım anacım. Yarın ola, hayrola.
İkinci bölümün adı 'Claire' - Justine'in ablası - olsa da Justine'e de bakmayı sürdürüyoruz. Burada Justine artık derin depresyonda ve ablası ona yardım etmeye çalışıyor. Dünya'ya çarpıp çarpmayacağı konusunda tartışmaların devam ettiği mavi gezegen Melankoli de bu bölümün starlarından. Dünyalılar ikiye bölünmüş vaziyetteler: çarpacak diyenler ve 'teğet bile geçmeyecek' ;-))
diyenler. Claire'in kocası John 'teğet bile geçmeyecek' diyenlerden. Hep depresif, hep pesimist olan Justine ise tam tersi görüşü savunuyor.
Aslında baştan söylemem lazımdı, bugüne dek bir tane bile Lars von Trier filmi izlemedim, tarzlarımız uyuşmuyor. Bunu seyretmememin sebebi oyuncu zenginliği. Alexander Skarsgard namı diğer Eric Northman - True Blood'ın vampirlerinden beğendiğimiz bir arkad
aş, Kiefer Sutherland namı diğer Jack Bauer - dünyayı kurtaran adam, ve tabii Alexander'ın babası Stellan Skarsgard, John Hurt, Charlotte Rampling, Kirsten Dunst - 'Wimbledon' filmini çok sevmiştim. Sevdiğim oyuncuların bol olması, filmi sevdiğim anlamına gelmiyor; diyorum ya tarz uyuşmazlığı. Yine de, Hollywood dışında bir kameradan ''Aman tanrım, Dünya'nın sonu geldi!'' filmini seyretmeyi zaman kaybı şeklinde yorumlayamam.
Melancholia - 2011
Yönetmen: Lars von Trier
Oyuncular: Kirsten Dunst ( Justine), Charlotte Gainsbourg (Claire), Kiefer Sutherland (John), Alexander Skarsgard (Michael), Charlotte Rampling (Gaby), John Hurt (Dexter), Stellan Skarsgard (Jake)
Melankoli gezegeninin fotosu:http://butlerscinemascene.com
Comments (0)
Yorum Gönder