Avatar: Hadi Pandora'ya bir iki...

Posted by Dilek ALTUN GENÇALP | Posted in , , | Posted on Cuma, Ocak 22, 2010

Geçen Cumartesi hakkında ölesiye güzel, şairane şahane olduğu yorumlarıyla, kendisinden çok PR (Halkla İlişkiler) başarısı olduğuna seyrettikten sonra karar verdiğim Avatar'ı görmeye Kanyon'a gittik. Her alışveriş merkezinde olduğu gibi, Kanyon'da da başıma gelmeyen kalmadı. Hikayesini buradan okursunuz. Altın Küre'den 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Film' ödüllerini aldı. Bana kalsa 'En İyi Film' ödülünü vermezdim; ama neydi, zevkler ve renkler tartışılmazdı.

İlk kez 3 boyutlu film seyretme keyfini yeterince yaşayamadığımı itiraf ediyorum. Sanırım film uzun olduğu için başım ağrıdı; sonra yazılan yorumlara baktığımda bir tek ben değilmişim başı ağrıyan, derin bir oh çektim. Bir de gözlük takmayı hiç sevmediğim için azıcık mızmızlandım, ama ne çare...
Avatar bir görsel şölen sunuyor ki, akla zarar! Renklerin çok sesliliği ve uyumu, karakterlerin tiplemeleri, sadece Na'vi'ler değil, havada uçan karada dolaşan her bir yaratık, ağaçlar, çiçekler, böcekler hepsi ayrı güzel düşünülmüş, çalışılıp yaratılmış. Baktığınızda tam doğa harikası bir yer Pandora. Günümüz insanının hasret olduğunu söylediği her şey var: sadelik, kirlilikten uzak, tüm canlıların tabiat anayla ve birbiriyle uyum ve saygıyı esas alan mottosu, yerlilerin (Na'vi'ler) yemek için öldürürken bile acı çektirmemeye özen göstermeleri gibi ince ayrıntılar. "Keşke Pandora'da yaşasaydık!" diye hayıflananlara, "Dünya'yı Pandora'ya benzetmek için nelere ihtiyacın olurdu?", "Tüm kaynakların sonsuz olsaydı, Dünya'yı Pandora'ya benzetmek için neler yapardın?", "Dünya'yı Pandora'ya benzetmek için şimdi, şu anda neler yapabilirsin?" gibi sorularla koçluk yapmak istiyorum, çok fena halde.

Konusu sıradan: iyilikle (Na'vi'ler) kötülüğün (insanoğlu) tipik savaşı, yenmeler ve yenilmeler arasında saf değiştirmeler ama tek yönlü. Yani sadece kötülükten iyiliğe, herkesin beklediği, olması gereken diye düşünülen, dolayısıyla iddiasız hatta sönük; seyretmeye başladığınız an biliyorsunuz böyle bir şeyin olacağını, hatta kimin saf değiştireceğini bile anlıyorsunuz. Ya bir Star Wars'da gibi kötülüğün timsali olarak bellediğimiz Dart Vader'in aslında küçük sevimli Anakin Skywalker olduğunu öğrendiğimizdeki şaşkınlığımız, hayal kırıklığımız; ve iyilikten kötülüğe geçişin pamuk ipliğine bağlı olduğunu gözlerimizle görmemiz... Diyebilirsiniz ki, Star Wars kaç bölümlük filmdi, bu sadece bir film. Söylemek istediğim, senaryonun beni etkilemediği. Zaten senaryonun kimseyi etkileyeceğini düşünmediklerinden 'En İyi Senaryo' dalında aday olmamışlar.

Bir de hayal kırıklığı yaşadım. Çok güleceksiniz muhtemelen, ama ne yapabilirim! Hey gidi koca 'Alien' Sigourney Weaver, hey! Sen ki, kaç kere öldün, dirildin; kendini uzay boşluğuna bile bıraktın, yine de bişicik olmadı. Ama gel gör ki, burada... Olmaz, olamaz, kabul etmiyorum!


AVATAR (2009)

Yönetmen: James Cameron

Oyuncular: Sam Worthington, Zoe Saldana, Sigourney Weaver, Stephen Lang, Giovanni Ribisi
Ödüller: Altın Küre: 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen'

Comments (4)

Eleştirileriniz filmin beklentinizi karşılamadığını gösteriyor. Ama hoş bir masal olduğunu söyleyebiliriz kanımca...

Açıkçası filmi çok tuttuğumu söylemeliyim. Netice olarak beklentilerimiz tercihlerimizi oluşturuyor.

Sevgili Draman, geç yanıtladığım için lütfen bağışlayın. 'Masal' tanımlamanızı çok beğendim :) Hoş bir teknoloji masalıydı.

Sevgili iyg,
Sizden de özür diliyorum, geç yanıtladığım için. Benim beklentilerim, nedense, çok yüksekti bu filmle ilgili. Söyledikleriniz çok doğru, yüksek beklenti karşılığını bulmayınca, benim gibi memnunsuz bir yorumcu çıkarıyor ortaya. Ama dediğim gibi, hoş bir teknoloji masalıydı.