Hıdrellez, ele girmez...
Posted by avni engullu | Posted in Yakın Kültürler | Posted on Perşembe, Mayıs 06, 2010
Makedonya Türklerinde eskiden Hıdırlez (Hıdrellez) anılırdı. Türklerde 5 ve 6 Mayıs günleri anılırdı türlü geleneklerle, şenliklerle. Makedonya Türklerinden bazılarında 6-9 Mayıs günleri neredeyse kutlamaya dönerdi. Diğer milletlerden olanlar da Hıdrellezi bu günlerde anarlardı. Hırıstiyanlar’da o günün başka adı vardır. Müslüman Arnavutlar o günü Hırıstiyanların andıkları gibi adlandırırlar. Çingenelerse 6 Mayıstan başlayarak 9 Mayısa kadar bayram olarak kutlarlar. Onlarda son günün kutlamaları doruk noktaya varır! Konuyu Üsküp’te Hıdrelleze daraltalım!
Her Hıdrellez salıncaklar sallatılırdı Üsküp’te koca koca avlulu evlerde. Mahallenin genç kızları, Hıdrellezde kendilerine bir evi seçip eğlencelerine bakarlardı. Salıncak kurulurdu. Sallanılırdı. Başlardı salıncak tekerlemesinin söylenmesi:
HıdırlezEle girmez (gelmez)Kalın kabakAğalara çarıkBeglere sarıkİp koptiİbrişım oldiEn kızBin kız...
Bu tekerlemenin üç defa tekrarlanması kadar sürerdi salıncağa binenin sallanması. Her sallanan için aynı tekerleme tekrarlanırdı.
Makedonya’nın her yerinde Hıdrellez olayı vardı. Gene de var. Hiçbir dini dayanağı olmasa da yer yer bunu bir bayram kadar algılayanlar olurdu. Bugün de oluyor zaten! Makedonya’da Türkler Hıdırlez, Arnavutlar Shën Gjergji, Makedonlar Gyurgyovden, Ulahlar Ayi-İorghi, Sırplar Curcovdan, Çingeneler Hıdırlozi olarak adlandırmaktadır bu günü. Ortodoks kesiminde kiliselerin ziyaret edilmesiyle bu gün, yortu anlamına da getirilmektedir. Buna rağmen her milli toplumda eğlencenin halk özelliği ağırlıklı görülen bir gündür Hıdırellez. Bu topluluklarda hepsinden farklılık gösterir. Çingenelerde Hıdırellez 6 Mayısta başlayan eğlencelerle dört gün sürer ve dördüncü gün Hıdrellez uğurlanmaktadır.
Bu özellikleri radyo programları için araştırırken 25 yıl önceleri Hıdrellezin Üsküp’teki folklorik yanını Üsküp'lü rahmetli Kıymet Mahmut’tan derlemeye çalıştım. Ondan kaydettiğim bilgilerse kısa hatlarıyla şöyledir:
Hıdrellezin arifesi Elez, günü de Hıdırlez olarak anılmaktaydı. Önceleri Elez gününde Üsküp’ün eski Çayır mahallesinin devamında bulunan değirmenlere gidilirdi. Orada 41 taş toplanırdı. Kısmet açmak niyetiyle değirmen kiremitleri ters çevrilirdi. Niyet küpleri hazırlanırdı. Nişanlarla doldurulur, gül altına bırakılırdı. Kalın kabak parçaları, ortası delinen birer madeni parayla kırmızı beyaz ipliğe dizilerek, çocukların bilek ve boyunlarına takılırdı. Kız çocukların da örgüleri bununla süslenirdi. Evlerin kapılarına kavak, söğüt dalları takılırdı. Genç kızlar birinin kabuğu bırakılmış, diğerinin yarıya kadar, üçüncüsünün de kabuğu tamamen soyulmuş üç kavak dalını yastıkları altına koyup, uyurlardı. Sabah kalktıklarında elini yastığı altına koyup ilk değdiği dalı çeker, kısmetinin nasıl olacağını görürdü. Erken saatlerde ateşler yakılırdı, çaylar demlenirdi. Niyet küpleri açılırdı. Maniler eşliğinde nişanlar çıkarılır, kısmetler öğrenilirdi. Salıncaklar kurulur, eğlenceler yapılırdı. Herkes o gün bir kantara çekilip ağırlığını öğrenirdi. Hıdrellez gününde yeşilli pite (börek), sütlü pite ve kaymaçina yapılırdı...
Rahmetli Kıymet Mahmut’tan Üsküp ağzıyla bunu derledim. Daha kolay anlaşılması için el sürdüm... Gene de bu ağzı örneklemek için bir mani (martifal) aktarayım burada:
Ateşımi yakayimBaşına gül takayimFışkır açan geçecenBoyuna ben bakayim.
Hıdrellezle ilgili bu seferlik bu kadar olsun! Yazının burasına geldiğimde, yazımla ilgili soruların özelime geleceğini şimdiden biliyorum. Keşke Makedonyalı Türkler kabuğundan çıksalardı. Ardımızda kalan bir haftanın en önemli konusu bu muydu diye... Hıdrellez kadar ele giremeyecek (geçemeyecek) olaylar olmadı mı? Oldu olmasına... Hem de nasıl ele sığamayacak, yüreğimize yatamayacak anlar yaşandı... Bizleri ciddi düşündürecek olaylar oldu yani! Oldu da kabuğundan çıkıp, bir başkasının biraz kalem, dilden çok el ayak oynatması için zaman ve zemin bırakayım dedim...
(yoruma biraz geç katılıyorum)
Curcovdan veya Gyurgyovden her ikisi bana yakın..Çocukluğumda hatırladığım,,annemin o sabah bizlere çok özen göstermesi idi erkenden kalkar banyo sularımızın içine koymak için,, balkonda ne kadar kokulu çiçek varsa kaparır (özellikle aklımda yer eden bizim Gora'ya mahsus Itır'a benzeyen ve ıtır gibi kokan yeşil yapraklı (Zraveç) bol miktarda ve kovanın dibinede bir yumurta da koyar ve o suyla bizleri yıkar giydirirdi.Çiçekler gibi güzel kokalım yumurta gibi düzgün beyaz olalım diye..))Bu anı hep belleyimdedir ver çok hoş bir şekilde hatırlarım. Genç kız oluncada,Sabah Çok Erkenden Amcamın gelinleri ellerinde ağaç dalları ile bacaklarımıza vurarak uyandırırlardı(dalların arasına Kopriva)ısırganda, koyarlardı muziplik olsun diye ve kalkaldık erkenden..Kırlara gidilir..gece ateşten atlanır ve niyetler edilirdi.
********************
Bu çiçekli yumurtalı çok renkli çocukluk banyomuzu biz (Gora'lılar) dışında hiç rastlamadım yada ben duymadım..
***********************
Yıllardır bu tür şeyleri yaşamıyorum..Ama iyiki yaşamışız,,iyiki yaşatmışlar..
Ananeler güzeldir..Sevgilerimle...
Gerçekten çok değerli anılar olduğunu görüyoruz. Tarihi ve kültürel unsurlar taşıdığı açıkça görülüyor. Paylaşmanız sizi daha iyi bir yere konumlandırıyor.
Hıdırellezin sözü olduğunda, ona tarih penceresinden bakarak kültürel unsurları yakalamak, anlayışlarda insanlar arasında beraberliğin olduğunu gözlememize yol açar. Beraberliğin bu noktaları yakalanınca, insanlar arasında ayrılık veya ayrıcalığın olmadığını algılamakta güçlük çekmeyiz.
Güzelliklerin bu beraberliklerde yaşanması dileklerimle