"Ne bakıyosun!" demeyecekti :))

Posted by Dilek ALTUN GENÇALP | Posted in , , | Posted on Cuma, Ağustos 28, 2009

Hızlı bir giriş yapmak istedim. Ne seyretsem diye düşünmedim bile. Elim hangi filme gideceğini benden daha iyi biliyordu.

Film şöyle başlıyor: kamera çatık kaşlar ve gözlere odaklanmış. Ardından bizim adamın yüzü ekrana geliyor, ve ısırdığı havucun ağızda dağılma sesleri. Kıtır kıtır gibi kibar değil, daha vahşi, daha keskin. Hatur hutur! Katır kutur!



İlk seyrettiğimde, tamam demiştim, o çiğneme seslerini duymak bile bana yetmişti. Hızlı bir ‘action’ filmi olacağı garantiydi! Bir-iki sahne sonrasında adamın biri bizimkine ‘Neye bakıyosun lan!’ deyince ve ‘gaz’ müziğini de duyunca, yanılmadığımı anlamıştım: kimse ama hiç kimse bizim adama böyle sözler falan söyleyemezdi, söylememeliydi, yoksa…!

Kim bilir kaçıncı kez seyrettiğim bu filmi dün tekrar izledim. Gripten musdarip olmama rağmen aynı etkiyi yine yaptı bende. Hiç bıkmıyorum aksiyon filmleri seyretmekten. Çocukken,bizim zamanımızda aksiyon dendi mi kovboylarla Kızılderililerin bitmek tükenmek bilmeyen savaşları, maceraları akla gelirdi. Bizim adam da olsa, Kızılderili de olsa kim atına atlasa ve ‘Yeah!’ diye bağırsa aynını yapardım. Bir farkla benim atım koltuğun koluydu…Elimde kovboy şapkası varmışçasına elimi havada sallar, koltuğun kolunda zıp zıp zıplar ve ‘YEAH, YEAH!’ diye avaz avaz bağırırdım. Yani o zamanların ‘hiperaktif’ çocuğuydum, günümüzün kimi ana-babalarına göre!

Bizim adam çok iyi bir gözlemci ve yaratıcı. Ne zaman başı sıkışsa, mesela 50 tane kötü adam mı kovalıyor-ateş ediyor ona, ya da bebek mi ağlıyor, ne olduğu önemli değil, çaresini buluyor, etrafındaki malzemeleri değerlendiriyor. Mermim kalmadı ama, diye ağlanmıyor. Çok soğukkanlı, sıfır panik. Bir de her zaman çok ‘cool’, sevişirken de, dayak yerken de. Çocukluk günlerime geri dönüyorum. Bizim adamı taklit etmeye çalışıyorum.


Pardon, ne sandınız, ‘dışıng, dışıng’ diye bağırdığımı mı? Çocuklaşmayalım, lütfen ;-)

Sadece mimiklerini, tonlamasını taklit etmeye çalışıyorum. Hayata karşı ‘cool’ duruşunu. Nasıl böyle biri olunur, diye düşünüyorum.
Ne yapmak gerekir?
Dahası, hayatın size ne yapması gerekir?

Bizim kadın da var, tabi.
Çok severim, çok beğenirim, hatta bayılırım.
Filmin bir sahnesinde, buğulu sesi ve buğulu bakışlarıyla: Who are you really, Mr. Smith?"
diye sorar bizim adama. Tabi ki de biliyor kim olduğunu, asıl öğrenmek istediği ‘kim’ olduğu. İçten içe kızıyorum kendime, geçmişte sorsaydım ‘Who are you really?’ diye, bir türlü anlamadığım, çözemediğim elli bin türlü insana?
Ne olurdu?
Sonra, verecekleri yanıtın Mr. Smith’inki gibi “I’m a British nanny, and I’m dangerous.”dan daha manalı olmayabileceğini düşünerek, geçmişi geçmişle başbaşa bırakıp, aksiyona devam ettim.
Anlatmak istediğim bir sahne daha var. Kötü adamı karısı telefonla arar, konuşurlar. Kötü adam telefonu kapattığında adamlarına sorar: ‘Niye silahının olması, karın olmasından daha iyidir, biliyor musun?’ Adamlar bilemezler. Kötü adam: ‘Silahına susturucu takabilirsin de ondan!’ der, ve hep birlikte gülmekten ölürler. Böylece bizim adam kurtulur, masal da burada biter :)

Shoot'Em Up (New Line Cinema - 2007)

sinema shootem up


















Yönetmen : Michael Davis
Oyuncular : Clive Owen (Mr.Smith), Monica Belluci (Donna Quintano), Paul Giamatti (Hertz)

Comments (2)

Blogdaki ilk yazınızı okuma şanşınızı yakaladık, yazılarınız hayırlı olsun.

Çok teşekkürler :)