Temple Grandin'in şansı

Posted by Dilek ALTUN GENÇALP | Posted in , , , | Posted on Salı, Kasım 09, 2010

Hani filmlerin başında yazar ya,
gerçek hayat hikayesidir

ya da
gerçek olaylardan esinlenmiştir
diye...
İşte o an, çok uzaklardaymışcasına derinden başlayan ve git gide yaklaşıyormuşcasına yükselen tonlarda dram, dram, dram diye bağırışlar, haykırışlar beynimde yankılanır. Sebebini, şu yaşıma kadar, komik, eğlenceli, güldüren bir hayat hikayesi filmine rastlamamış olmama veriyorum.

Biyografi türündeki filmlerde zorluklar karşısındaki insanların hikayeleri vardır: kişi ya fakirdir, ya pislik insanlarla dolu çevrededir, ya okur-yazar değildir, ya fiziksel eksikliği vardır (kolu-bacağı yoktur, kördür, sağırdır vb), ya ciddi bir hastalığı vardır, ya da tüm bunlar ve fazlası kombinasyon halinde çullanmışlardır kahramanımızın tepesine. Bu engellerin üstesinden gelse de dram, gelemese de dram.

Filmin ilk sahnesinde gördüğüm kadının konuşması bir garip geliyor kulağıma. Aksan desem değil, tonlaması desem değil, adlandıramadığım bir şekilde farklı konuşuyor ve, ne yalan söyliyeyim, hoş bulmuyorum. Filmi izlemeye devam ettikçe Temple'daki garipliğin sadece konuşmasıyla sınırlı kalmadığını görüyorum. Eğer karşımdaki film kahramanı değil de gerçek bir insan olsa, belki 'hayatımdaki gariplikler bana yetiyor da artıyor' diyerek uzaklaşıp, kendimi rahat/konforlu hissettiğim yaşam alanıma geri döneceğim, o insanı hafızamdan sileceğim. Ve belki de, hayatıma dokunacak güzellikleri es geçmiş olacağım. Tıpkı her birimizin, her gün yapabileceği gibi...

Temple Grandin'in, 1966 yılında teyzesinin Arizona'daki çiftliğinde yaz tatilini geçirdikten sonra, yüksek öğrenimine başlamak için Franklin Pierce'a gidecek olan bir otistik olduğunu öğrendiğimde kelimenin tam manasıyla şok oldum! Hatta Temple'ın üniversiyete gitmek istemediğini, çiftlikte kalmak istediğini söyleyen teyzeye, annenin verdiği ''Mümkün değil.'' yanıtına çok ama çok kızdım! Otistik bir genç kız, belki diğer insanlara göre biraz tuhaf bir konuşmaya sahipti, ama teyzesinin çiftliğinin girişine yarı otomatik açılıp kapanan kocaman bir kapı yapabiliyordu - hesaplamasından marangozluğuna, montajına kadar - daha ne olsundu ki! Kızı bi rahat bırakamaz mıydı canım?!

Çok sevdiği öğretmeni Temple'a bütün hayatını etkileyecek bir bakış açısı sunar: üniversiteye gitmek istemeyen Temple'a, bunu yepyeni bir dünyaya açılan kapı olarak görmesini, ve tek yapması gerekenin o kapıdan geçmeye karar vermesi olduğunu söyler. Böylelikle Temple artık her fırsatı/zorluğu 'yepyeni bir dünyaya açılan kapı' olarak değerlendirmeye başlar.

Üniversite deneyimi hiç de iyi başlamaz. Kafeteryadaki otomatik kapıdan geçerkenki sahne, insanların çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ne kadar acımasız olduğunun kanıtıydı. Otistik olduğunu bilseler bir şey değişir miydi? Belki bazısı için değişirdi; ama emin olduğum bir şey varsa, o da ülkemde farklı olana tahammülsüzlüğün, yaşla hiç bir bağlantısı olmaması gerçeğidir...

Mezuniyet töreninde yaptığı teşekkür konuşmada bir şey fark ediyorum: filmin başından beri beni rahatsız eden konuşması düzelmiş! Yani tam olarak değil, ama konuşması daha düzgün! Başarısı sadece konuşmasının düzelmesi değilmiş meğer. Halen Colorado State University'de dersler veriyor, çok satanlar listesine giren kitaplar yazıyor, otizm konusunda konferanslar veriyor. Bütün bunları duyunca, iyi ki annesi zorlamış diye düşünüyorum. Hatta, ister istemez, 'amaaan, yatıp kalkıp halimize şükredelim' modun çıkıp, 'ben niye böyle olamıyorum?' haleti ruhiyesine girelim diyorum, hemen! Çünkü gördük ki, insanın otistik olması, istediğini elde etmesine engel değil... Peki, o zaman,

  • otistik olmadığımıza göre, istediklerimizi elde etmek için savaşmamızın önündeki engeller neler?
  • hayatımızdaki olaylara 'yeni bir dünyaya açılan kapı' mantığı ile bakmamamızın sebeplerini, sonuçlarını masaya yatırsak nasıl bir manzara görürüz?
  • gördüklerimizi beğenmediysek değişim için neler yaparız?
  • ya da eski tas eski hamam kararı mı veririz?

Temple Grandin'in hayatını anlatan bu filmde kah güldüm, kah ağladım. Kahkahalarla gülmedim, ama hüngür hüngür ağladım, hem öyle böyle değil. Bir yandan da sevinç gözyaşı döktüm, ne kadar şanslıyız, bi tek otistik yok ülkemizde diye; olsa görürdük heralde! Baksana elin Amerikalı otistiğine, üniveriste bitirip hoca olurken, bizimkiler evde hapis hayatı yaşamıyodur di mi ?!?

Temple Grandin'in beğendiğim sözleri:

''Doğa acımasız, ama biz öyle olmak zorunda değiliz.''

''Hala anlayamadığım birçok şey olduğunu biliyorum,
fakat yine de
hayatımın bir anlamı olsun istiyorum.''

''İyileşmedim. Her zaman bir otistik olacağım.
Ama şanslıydım, annem beni hep bir adım ileriye zorladı.''

''Hayatın ne kadar değerli olduğunun farkına vardım.''


Bakalım sizin beğendikleriniz hangileri olacak?












Temple Grandin (HBO Films, 2010)

Yönetmen: Mick Jackson

Oyuncular: Claire Danes (Temple), Julia Ormond (anne), Catherine O'Hara (teyze), David Strathairn (öğretmen)


Ödüller: 7 Emmy Ödülü kazandı, 8 dalda Emmy adayı

Comments (0)