Carrefoursa'nın sorumluluğu

Posted by izzet GUVENILIR | Posted in , , , , , , | Posted on Cumartesi, Mayıs 22, 2010

Carrefoursa Bayrampaşa
Haftasonu, Cumartesi ve Pazar günleri her zaman önceden planladığım Guvenilir Blog yazılarını hayata geçirmek için uygun ortamları sunuyor. Her defasında bunu gerçekleştirmek yani her haftasonu yazdığımı söylemek te doğru olmayan bir genelleme… Neyse uzun zamandır yazılacak konular arasında bulunan bugünün yazısı hangi başlığa sahip olmalı? Karar vermek oldukça zor. Bildiğiniz ya da şimdi algılayacağınız üzere Blog yazısı başlıkları SEO (arama motorlarında üst sıralarda bulunabilme) açısından öneme sahip unsurların başında geliyor. Ancak bugün yaşadığımız zorluk SEO dan ziyade konunun içeriğinden kaynaklanıyor.

2005 yılında başımızdan geçen bir olay, yurdumuzdaki adalet sistemi, tüketici hakları ve yabancı sermaye yatırımları açısından ele alınabilir ve başlık anılan bu konulardan seçilebilir. İzninizle başlık seçimini yazıyı tamamladıktan sonra yapalım. Belki yazı sonunu beklemek daha dikkat çekici ve başarılı bir başlık seçmeme neden olabilir.

Yanlış anımsamıyorsam 2005 yılının Mayıs ayındaydık ve ben bir kozmetik firmasında yönetici olarak çalışıyordum. Çalışma hayatımın her döneminde üniversitede başlayan bilgisayara olan yüksek ilgim artarak devam etmiştir. Aslında bunun bilgisayar hobisinden öte Bilgi Teknolojilerine yakınlık durumu olduğunu söyleyebiliriz. Bir ilginç durum ise neslimizin BT nin gelişme kronolojisi ile yaşayanan ilşkisinde görülür. Nasıl mı?

Benim yaşımda ya da neslime ait olan herkes açık bir şekilde hatırlayacaklardır;

İlk okulda okurken sadece radyo vardı. Arkası yarını unutmak mümkün mü?
Anadolu’ nun bir batı kasabasında televizyonla karşılaştığımda ortaokula henüz başlamıştım. Muhammed Ali’nin unvan maçları için sabahın beşinde uyandığımızı ? Sanki milli maç izliyormuşcasına bir çoşku...
Amiga ve Commodore konsolları lise yıllarımın arkadaşlarından oldular.
 

Programlama dilleriyle İTÜ de okurken karşılaştım, önce Fortran IV sonra lisanüstü yıllarında Watfiv
 

İTÜ de bulunan fiziksel olarak çok büyük olan bilgisayara klavye yerine kartlarla data girilebilirdi. İlk terminal yani bir klavye ve ekrandan oluşan ünite geldiğinde lisanüstü eğitimi alıyordum 1982-1984 yılları… ve bir hafta önceden alınan randevu ile kullanılabiliyordu.

Kişisel bilgisayarla karşılaştığım zaman uluslararası bir firmada satış yöneticisiydim 1987-1978. İnanır mısınız? çalıştığım firmada teleksin kendine ait odası vardı, biz ise bir adayı üç kişi paylaşıyorduk! Şirketimiz bir adet PC sahibiydi.


Ancak çok değil birkaç sene içinde kişisel bilgisayar sayısıyla çalışan sayısı birbirine yaklaşmıştı. Merak ediyorum Excelden önce kullandığımız  Quattro Pro’ yu hatırlayan var mı? Bana sorarsanız o yıllarda Excel’ den daha iyi idi. Ama Microsoft’ un sert rekabetiyle karşılaştı.


Nihayet mobil dünyaya giriş, Turkcell’ in cep telefonu hizmetinin başladığı yıl daha bitmeden arkadaşlarım için 90 tane cep telefonunu Ericsson ve Motorola’ dan almıştım. Sabahattin Yaman kardeşimin unutmadığına eminim. 


Yine aynı yıl içinde ilk kez internete bağlandık, dial up, tam bir işkenceydi, ama farkında değildik.
Birkaç yıl sonra web tasarımı yapabilir hale geldiğimi, vs, vb…


Günümüze yaklaştığımız için kronolojik ve nostaljik cümlelere devam etmiyelim. Ama söz konusu yılları paylaşan aynı nesile ait insanların % 95' i bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri izleyemedi ve dışında kaldı. Çok hızlı meydana gelen gelişmeleri kaçırmayan biri olmamı herhalde, önce şansıma sonra ilgime borçlu olduğumu düşünüyorum. Bütün bu yakın geçmişi bir dizüstü bilgisayarın benim için ne demek olduğunu anlatmak için özetledim. Bilgisayar hep hayatımın bir parçası oldu, elim gibi, ayağım gibi? Ona yakın bir konumda…

Ve bir gün dizüstü bilgisayarım çalındı… Arabamın bagajından, kilit kırılarak…

Düşünebiliyor musunuz? Yukarıda özetlediğim tüm bilgi teknolojisi ve iş uygulamaları dosyalarımla birlikte…
İnanır mısınız? Bilmem, ama içindeki onbeş bin dolar civarındaki parayı bile gözüm görmemişti…

Peki nerede?

Bayrampaşa’da Carrefoursa, belki elli milyon dolar ya da üzerinde yatırımla bir alışveriş merkezi yapmış, güzel bir yer, kapalı ve açık otoparklar, her türlü çağdaş hizmet düşünülmüş. Tüketiciyi çağırıyor sanki. İnsanların bu yeni tür tüketim hizmetleriyle karşılaştığında klasik alışveriş birimlerini unutmaları çok normal. Diğer taraftan insanımız kültüründe ve genlerinde Kapalı Çarşı ile somutlaşan alışveriş alışkanlıkları bulunuyor. Aslına bakarsanız dünyadaki ilk AVM Kapalı Çarşıdır. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet devrinde inşa edildiği kabul edilmektedir. Neyse konumuza dönersek, o Mayıs ayında her zaman yanımda taşıdığım dizüstü bilgisayarımı çantası içinde, yedekleme yaptığım harici harddiskle birlikte arabamın bagajına koyuyor ve atalarımdan gelen genlerimin de etkisiyle Bayrampaşa Carrefoursa kapalı otoparkına park ediyorum. İçim rahat, kameralar var, güvenlik elemanları var, varoğlu var…

Yeni bir dizüstü almak için AVM’ye giriyorum. Her iki üç senede bir bilgisayarı değiştiriyorum çünkü… 30 dakika, önceden ne ve nereden alacağıma karar vermişim, o yüzden 30 dakika… Kapalı otoparka, arabaya yeni aldığım Vaio ile dönüyorum…&!+№ !! Ж ?;≠:??}

Tahmin edeceğiniz gibi Türk adaletine başvurdum. Bana göre bu seviyedeki yatırımı gerçekleştirenler tüketici güvenliğini sağlamak durumundalar. Eğer sağlayamıyorlarsa bugün bile değer biçemediğim dosyalarım için tazminat ödemeliler. Ama nerede, mahkeme duruşmalarında benimle mücadele etme yolunu seçtiler. Burada bizim kusurumuz var demek cesaretini gösterecek yöneticiler maalesef bulunmuyor Carrefoursa’da. Kendilerinin başına gelme ihtimalini düşünmüyor ya da düşünemiyorlar.

Aziz Nesin’ in hikayelerine benzer yaşıyorum mahkeme sürecini. Çalıştığım şirkete ait bir araba kullandığım için daha sonradan kurulan ve bizim davamızın havale edildiği tüketici mahkemelerine kabul edilmedik birkaç yıl heba olduktan sonra. Tam beş yıl sonra olay yeri tatbikatı için davet edildim. Beş yıl önce olay yerine çağırdığım görevli polis memurlarıyla birlikte Haziran ayında atanan bilirkişilerle birlikte olay yerine gideceğiz. Bakalım davada daha nelerle karşılaşacağız? Ne kadar zaman sonra neticeye ulaşacağız?

Yazının başlığına karar vermek için sonunu bekleyelim demiştim. Şimdi daha net olarak karar verdim başlığımıza…

Not: Deneyimimi paylaşmadan geçemeyeceğim, yedekleme için en az iki harici hard disk kullanın ve farklı yerlerde saklayın.

Comments (0)